Vücudun işlevlerini kontrol eden iki ana sistem vardır. Bunlardan birincisi, beyin ve omurilikten oluşan sinir sistemi, ikincisi ise hormonal sistemdir. Bu iki sistem bağlantılı olarak çalışır. Sinir sistemi hormonların düzenli bir şekilde salınmasında önemli bir role sahiptir. Hormonlar vücuttaki hücre toplulukları veya salgı bezleri tarafından salgılanan kimyasal maddelerdir. Beyinde hormonal sistemle ilgili iki bez vardır: Hipofiz bezi ve epifiz bezidir. Epifiz bezini ilgilendiren tümörler çok seyrek görülür, ancak hipofiz bezini ilgilendiren tümörler tüm beyin tümörleri arasında %5-10’luk kısmı oluşturacak kadar sıktır.
Hipofiz bezi tümörleri vücutta iki şekilde olumsuz etki yapar: Büyüyerek etrafındaki yapılara baskı oluşturabilir. Bu durumda en sık görme siniri etkilenir. Aynı zamanda hipofiz bezinin normal fonskiyonlarını yerine getirmesini engelleyerek hormonal bozukluğa sebep olabilir. Bu tür etkiler 1 cm’yi geçen makroadenom denilen tümörlerde karşımıza çıkar. Diğer olumsuz etkisi tümör dokusunun doğrudan hormon salgılamasıdır. Bu olumsuz etki çok küçük tümörlerde bile hayatı tehdit edebilen olumsuzluklara yol açabilir. Hipofiz bezinden salgılanan hormonlar ve işlevleri şöyledir:
Prolaktin hormon; memeden süt salgılanmasını sağlar.
Büyüme hormonu; vücuttaki karbonhidrat, yağ ve protein metabolizmasını kontrol eder.
Adrenokortikotrofik hormon; böbreküstü bezlerinden kortizol salgılanmasını ayarlar.
Tiroid stimülan hormon; tiroid bezinden tiroid hormonlarının salgılanmasını sağlar.
Gonadotrofik hormon; üreme organlarının işlevlerini kontrol eder.
Bu grupta en sık görülen hormonal bozukluk prolaktin düzeylerinin artmasıdır. Göğüsten süt gelmesi, cinsel fonksiyon bozuklukları ve gebe kalınamama gibi komplikasyonlara yola açar. Aşırı kortizol salınımına yol açan cushing sendromunda ise hayati tehlikeye yol açan hipertansiyon, kilo artışı gibi sistemik problemler oluşur. Büyüme hormonunun aşırı salgılanması ise; akromegali dediğimiz vücutta kontrolsüz büyüme, kalp yetmezliği, iç organlarda büyüme ile ölüme kadar giden bir hastalığa yol açar.
Hipofiz tümörlerinin tedavisinde üç yaklaşım vardır: İlaç kullanımı, ameliyat ve ışın tedavisi. İlaç tedavisiyle aşırı hormon salgılanmasını kontrol etmek mümkündür. Ancak ilaç kesildiğinde çoğu hastada hormon salgılanması tekrar eski düzeyine yükselir. Örneğin aşırı prolaktin salgılayan bir tümörde hasta gebe kalmak istiyorsa ilacın, doğacak bebeğe yan etkileri olacağından kesilmesi gerekir. Bu da tümörün tekrar büyümesini kolaylaştırır. Hastanın ilacı tüm yaşamı boyunca kullanması gerekebilir.
Cerrahi tedavinin amaçları şunlardır: Tümörün çevre dokulara, örneğin görme sinirlerine yaptığı baskıyı kaldırmak, tümör kitlesini küçülterek ilaçla tedaviye daha iyi yanıt alınmasını sağlamak. İlaca cevap vermeyen tümörlerde de cerrahi tedavi uygulamak gerekir. Ani görme kaybına neden olan makroadenom veya tümör içine kanama gibi durumlarda hiç zaman geçirmeden ameliyat yapılmalıdır. Cerrahi tedavi başlıca iki yolla yapılır. Birincisi transsfenoidal denilen burun yolu, ikincisi ise kafatası kemiğini yukarıdan açarak hipofiz tümörünü çıkartmak şeklinde özetlenebilir.
Günümüzde hipofiz tümörlerinin cerrahi tedavisinde transsfenoidal yol altın standarttır.